1. girdo
ve halüsinasyonetik arkadaşları:
2000 yılı sonbaharındayız.. hava oldukça soğuk
ve hafiften yağmur çiseliyor.. yer, alsancak izmir.. çimlerde bağdaş kurmuş,
bir daire oluşturmuş, içiyor ve tartışıyoruz. beş kişiyiz.. tuncay, refik,
seçil, özlem ve ben.. her şeye karşı yabancıyız.. kendimizi yalnız ve yabancı
hissediyoruz. ve çaresiz.. tuncay’ın üç adet kitabı var.. hazır. bitmiş.. kimse
basmıyor ama. birçok yayınevi ile görüşmüş, reddedilmiş.. kötü bulunmuş. şu.
bu.
“olmayacak bu iş” diyor bize, “artık yazmıcam”,
“hayır” diyorum, “okuduğum en iyi şeyleri
yazıyorsun moruk, fikirlerin harika, sadece alışkın değil insanlar bu kadar
çıplak bırakılmaya, hepsi bu, tüm safsatalarını, gerzek yaşam biçimlerini
yüzlerine vuruyorsun, ve korkuyorlar” diyorum,
“hayır” diyor, “kötü yazıyorum. beş para etmeyen
bir hiçim ben.”
hepimiz bir şekilde, bir şeyler yazan, bir
şeyler üretebilen insanlarız.. dünyayı havaya uçurabilicek kadar tehlikeli
fikirleri var tuncay ve refik’in. ve beş yıldır beraber yaşayan iki sıkı
dostlar, her ikisi de uyuşturucu bağımlısı. her ikisi de güç belâ yaşama devam
ediyor. seçil, aile kavramını ve burdan yola çıkarak tüm toplumsal değerleri
yerle bir edebilicek bir deneyime ve birikime sahip.. özlem, sadece bireysel
dışavurumlar ile içindeki acıyı kağıda döküyor.. ben bi bok parçası olarak
yanlarında değer görmüşüm. hiç bi sikim yazabildiğim söylenemez, kayda değer..
“tamam” diyor seçil.. “sikmişim yayınevlerini,
kendi kendimizi basıcaz.” [kendimiz, kendi 'kendi'mizi basıcaz-lilith noir]
gülüyor tuncay, ama alaycı bir gülüş değil bu, çaresizlik ve umutsuzluk dolu
bir gülüş,
“tüm paramızı sarhoş kalmamızı sağlamak için
harcarken, nasıl yapıcaz bunu canım?” diyor
“bilmiyorum” diyor seçil, “ama başka şanşımız
var mı?”
“zor” diyor, refik, “çok zor, resmi kurumlar,
devlet daireleri, biraz resmiyet, ıvır zıvır”
tartışmanın başından beri susan ben, “abi
denemek lâzım” diyorum, “olur belki ha?””ben
onlardan epey küçüğüm, eğitiliyorum o sıralar, yanlarında pek konuşmuyor,
sürekli onları dinliyorum, ve bana çok büyük bir saygı duyuyorlar, haketmediğim
kadar çok, ben anlam veremiyorum buna, ben kimim ki diyorum, ne yapabilirim,
onlara inanıyorum, onlara tutunuyorum, hepsi bu..
2.girdo ve
realitik arkadaşları..
sonra zaman gelip geçiyor.. çoğu öykümden de
öğrendiğiniz üzere, grup dağılıyor, ben izmirde tek başıma, piç gibi kalıyor
ama yılmıyorum, ”yapıcam” diyorum, “olucak bu iş.. olmalı..”
..sonra bir gün, o dönemlerde bir tür kişisel
blogum olan “sokak edebiyatı”nı tekrar açıyorum, o zamanlar sadece benim yazılarım
var, ve “sokakedebiyati.i8.com” olarak bedava bir hosting’den yayın yapıyor, ve
sadece yazı var içinde, tek kare resim, tasarım, ya da başka bişi yok.. yıl
2000.. sonra, kapatıyorum. çünkü daralıyorum. ve nevrotik gelgitler yaşıyorum,
yaşama devam etmek ve etmemek arasında… sonra bir gün, liseden bir arkadaşım
ile, göçmen'le yeniden iletişim kuruyor bu esnada da siteyi yeniden açıyorum,
bu kez adresi “sokakedebiyati.4t.com” yine bedava hosting, ve bu kez farklı
bişiler de var.. “yazılarınızı sitemizde yayınlayabiliriz mail yolu ile
gönderin” gibi bir duyuru mesela.. her neyse, göçmen, bir müzik grubunun,
izmirin ve hatta türkiyenin en köklü rap grubunun bir üyesi, ve onların müzik
gruplarına websitesi yapıp yapamayacağı soruyor bu esnada benim sokakedebiyati
sitem ile tanışıyorlar.. ve raplik, filo, mesih ve göçmen, bişiler yazıp bana
veriyorlar, kağıt üzerinde, ben onları evde pc ortamına aktarıp siteye koyuyor
ve göçmen ile fanzin yapmaya başlıyorum. (ilk fanzin: psycho race) zaman gelip
geçiyor.. psikozlar. uyuşturucu. alkol deliliği.. bitmeyen üniversite..
parasızlık.. o. bu.. şu.. (ve hala kopya çektiğimi söylediğiniz bukowski’den
haberdar değilim).. her neyse birkaç fanzin çıkıyor.. sonra site biraz daha
genişliyor ve 2002 yılında 4. kez kapanıyor.. (4. kez mi? evet arada bazı
yerleri es geçiyorum, 4 oldu bile), sonra emin yıldız ile tanışıyorum, retro
adlı bir street fashion türü butiği işletiyor emin abi, fanzinlere, yazılarıma
ve bana değer veriyor.. onun mekanına koyuyoruz fanzinleri. çünkü kitapevleri
beni uyuz ediyor, hem zaten kimse fanzinleri almıyor.. emin abi ve tunç abi
bize çeviri yapıyor bazen. fikir veriyor. derdimizi sıkıntımızı paylaşıyor.
sonra zaman gelip geçiyor.. olmuyor işte. bi türlü olmuyor.. siteden defalarca,
“yazıyorsanız mail ile gönderin” diyorum, “fanzinlerimizi almak isterseniz mail
atın, bedava” diyorum. kitapevlerine fanzin bırakıyorum. kimse almıyor.. ve
site aşağı yukarı 7. kez kapanmış oluyor. kendimi yeniden uyuşturucuya
vuruyorum. yıl 2003.. bir psikoz. ve hala bitmeyen üniversite boğazıma
yapışmış. bu esnada kurşun kalem ile tanışıyorum.. ve bakıyoruzki, aynı şeyi
konuşuyor, aynı derdi paylaşıyor, aynı yolda yürüyoruz.. sonra paslı teneke ile
izmiryer6 distro'yu kurup izmirde izmir dışı fanzinleri dağıtmaya başlıyoruz,
alan olursa, satan bedava.. sonra fanzinler yine çıkıyor, site yine açılıyor.
vs vs.. yine kapanıp yine açılıyor. kapanıp açılıyor. Kapanıp açılıyor. aç kapa
aç kapa artema.. (para aldım bu reklam için evet, itiraf ediyorum haşmet), her neyse
dostlar, sonra yıl 2004 oluyor, aramıza sandi, bayan arıza, ersoy albayrak,
thomlovejones, ve ismini şu an hatırlayamadığım bir kaç kişi daha katılıyor,
bir sürü fanzin, distro, 13 sayı basılan anarşizmir adlı bir yeraltı gazetesi,
izmirdeki anarşistlerle diyaloglar, onlarla bir şeyler oluşturma çabası, sonra
türkiyenin çeşitli yerlerindeki fanzinci dostlarla sohbetler, şu bu.. zaman
akıyor, 2005 oluyor, ve siteye, tozasor ve layne yazıları ile destek oluyor..
kimse henüz olan bitenin farkında değil. .. sadece yazıyoruz, başka hiç bir şey
yapmıyoruz. ama site hergün güncellenip, 5-6 ayda beşyüz yazıya vuruyor ve
evimde internet olmadığı için, siteyi ilk açtıgım dönemdeki gibi, net kafeden,
disket yardımı ile güncelliyorum, html site, evde sayfaları yapıp, diskete
atıyorum. ve bir süre sonra, öyle bir şey oluyorki, mail adresimiz gelen
yazılardan dolup taşıyor, fanzin isteyenler, yazı gönderenler, şu bu vs vs..
herşey kendi kendine büyüme durumuna giriyor.. ama benim kafam bozuluyor ve
tecilimi bozuyorum. ve askerlik.. ve uzun bir süre her şeyi rafa kaldırıyoruz.
sadece site, tozasor sayesinde, yayın hayatını sürdürüyor, gelen yazılarla o
ilgileniyor. ve ben askerde sürekli, sonra ne yapacağımız üzerine notlar
alıyorum.. ben askerdeyken, akhylys, yağmurcu ve geppetto da katılıyor aramıza
ve her üçü de çok destek oluyorlar bu işe.. ve sonra bitiyor askerlik.. ve
birkaç duyuru denemesinden sonra, hiç kimse(selin), duvar dibi, veronika ve
gölge bana kulak veriyor.. yaparız bu işi diyorlar.. sonra izmirden dostlarım,
göçmen ve kurşun kalem’de arada toplandığımız zamanlarda, içmek ve paylaşmak
için sıkıntımızı; fikirlerimi, ne plandığımı sorup, çok zor, ama yanındayız
diyor.. ve akhylys, yazdığı bir mailde,
bir çok konuda desteğini gösterip, elinden gelebilicek sayısız şeyi sayıyor..
fenris çizimleri ile destek olabileceğini söylüyor, (hepinizi tek tek sayamadığım
için çok özür dilerim, ama yazı akıyor, isimler rast gele çıkıyor) sitedeki, ve
hayatımdaki, bir çok insan, bir şekilde, nasıl olduğunu bilemesem de, bir
şekilde, bir tartışma platformu oluşturuyor.. ve o tartışmalardan gün ışığına
çıkan tek somut değer; “olabilir, çalışmak gerek” gerçeği.. yayınevi? çok zor..
ama olabilir.. sonra bir şeyler oluyor o süreçte, bir şeyler patlıyor, çok
fazla tartışıp hiç bir şey yapmamaya başlıyoruz, aramıza katılan bazı insanlar
samimiyetsiz bencilce ve artniyetli davranmaya, veya başka amaçlar peşinde
koşmaya başlıyor. sonra ben kendi şalterimi kapatıp bir süre dinlenmeye
çekiliyorum..
ve 2009 yılının haziran ayında tekrar çalışmalar
başlıyor.. bu kez daha yavaş, daha emin adımlarla. bu esnada yeni katılan veya
eskiden beri işin içinde olup artık sessiz kalmayı bırakan bir çok insanda geliyor aramıza bu yeni süreçte; cenin,
güzedüşen, haldun, cocteau twins, xsatanjagerx, stigma, khaine, twwly,
puncover, ölüdeniz, demir kafes, alican ökmen, courtney, fukowski, henry lee,
sacri, .. ve unuttuğum niceleri.. sonra “sokak edebiyatı”nı aylık olarak
basmaya karar veriyoruz, ve “psycho race” isimli müzik ve sinema üzerine olan
bir fanzinde aylık olarak çıkmaya başlıyor. sonra izmirde “kes yapıştır
kopyala” adı ile aylık toplantılar düzenliyor, o toplantılarda fanzinleri
katlıyor dağıtıyor ve fikir alışverişi yapıyoruz. istanbul ve ankara'da da bir
toplantı düzenlemeye karar veriyoruz. istanbul toplantımzda oluşuma bir şekilde
az veya çok destek olan 33 arkadaşımızla buluşuyoruz. ve broşür içerisinde de
görebileceğiniz çoğu projelerle, acele etmeden ve her şeyi akışına bırakarak,
yaşamaya devam ediyoruz. ancak, ben bu yaşayışa bir süre daha ara verip, 2009 ağustostan,
2011 ağustos'a kadar, gökkuşağına doğru kaçıyorum.. yaklaşık 2 yıllık
devinimsiz geçen zamandan sonra, tekrar, en azından yayın hayatımıza kaldığımız
yerin az ilerisinden devam ediyoruz, 2011 ağustosu ile beraber..
ve evet.. herşey yıllar önce, alsancakta,
çimlerde içen birkaç deli arasında, sarhoş kafalarda patlak verdi, ve hala, karataşta
bir evde içen başka birkaç deli tarafından yapılan toplantılar ile
somutlaşıyor. ve siteye giren, görüş belirten, mail atan, msn ya da face denen
zırtapozluğu açtığımda gselam, işler ne durumda, yapabileceğim bişi var mı?h
diye soran, bir çok insan, harikulade bir ruh, ve 14 yılın sonucu olarak, artık
asla kapanmayacak bir site, geri adım atmayacak bir oluşum ve hiç bi vuruş
karşısında yıkılmayacak bir duruş var.. ve bu arada sizlere kısaca özet
geçtiğim şu süreç, o sıkıntılar, sinir krizleri, maddi olarak çok büyük bir
kayıp, ve manevi olarak büyük acılar, boşa değilmiş diyebilmek, en azından
kendi adıma, beni iyi hissettiriyor.. sokak edebiyatı oluşumuna destek olan ve
adı burada geçen veya geçmeyen, ama bir şekilde sıkıntımızın bir ucundan tutup,
çekip çıkarmaya çalışan, tüm o insanlara, (tek tek saymak gereksiz) teşekkür
ediyor, ve diğer bir konuya geçiyorumc.
sokak edebiyatı nedir?
sokak edebiyatı, bakıldığında çok basit duran,
kolay hazmedilir, herkesin anlayabileceği basit ama sade bir dil ile yazılan
edebi ürünlere yer veren, bir e-zine ve fanzin olmasına rağmen, aslında, arka
planında çok daha derin ve yıkılmaz bir değer taşıyan, bir oluşum, ve belki de
tek mutluluğumuzdur, -genellikle iç sıkıntımızı yansıtmasına rağmen..-
ve şu an bu oluşuma destek veren, yazan, çizen,
içen ve biraz kafadan sakat insanlar bizi
hiçbir yayıbu şekilde kabul etmeyecek anlaşılanh diyerek, kendi
kendilerine bir yayınevi kurma, bir infoshop açma hazırlığı içerisindeler..
daha sonra, eğer bu işi sürdürelebilir bir maddi geri dönüşüm elde ederlerse,
yola devam edicekler, çünkü “csns
yayınları”nın tek bir problemi vardır, o da maddidir.. çoğumuz, işsiz güçsüz,
yada üç kuruş için günde 10-12 saat çalışıp, veya öğrenci olup gereksiz bilgilerle
kafası şişirilen insanlarız.. buna rağmen, sokak edebiyatının ticari bir
kaygısı bulunmamaktadır. paranızı sokağa atın. çocuklarınıza birşey kalsın..
mesele bu kadar basitken, olayı bir takım güven
üzerine sözler vererek uzatmanın anlamı yok. 14yıldır hayatını harcayan, girdo,
bi 140 yıl yaşasa, gene bu konuda cepten yemeye devam eder.. sokak edebiyatı 14
yıldır buradadır.. 14 yıldır “do it yourself” (yada ‘do it killself’) demekte,
ve hiçbir ticari kaygı ile aptalca işlere bulaşmamaktadır! sokak edebiyatının
tek derdi, içinizdeki sıkıntıyı, üzerine ikinci bir kalem değmeden açığa
çıkarmak, ve “sözü olduğu gibi söylemek”tir.. kapımız, yayın formatımıza uyan
her türlü öykü, şiir, düz yazı, deneme, çizim, fotoğraf, musiki, film, silah,
patlayıcı, çiçek, böcek, vs vs açıktır.. yeterki, samimi, açık, anlaşılır, ve
kendinden emin bir uslubu olsun. evet, kendinden emin..
biz burdayız.. ister uzaktan izler, ve “çok zor
olm, yapamazsınız lan, çok zor bir şeye kalkışıyorsunuz” deyip bizi hafife
alır, ve kendi içinizde kapana kısılarak bir takım üzerinizde kalem oynatıcak
dergilere, yayıncılara bel bağlar, yada bizimle birlikte, sokaktaki insanın, en
yalın hali ile resmediliği bir ifade tarzı ile; küfrün, sarhoşluğun, aşkın,
duvarları tekmelemenin, bi yerlerini kanatmanın, intiharın, odada tek başına
oturup saatlerce müzik dinleyip sessizce ağlamanın çok doğal karşılandığı, ve
üzerinizde de tek bir hafife almanın barınmadığı bir ortamın içinde olursunuz..
biz 14yıldır burdaydık, bi 14000 yıl daha ortadan kaybolmaya niyetimiz yok..
çünkü bizden önce, bizim gibiler daima
vardı, ve bizden sonra da olucak..
sokak edebiyatıeditörleri adına;
girdap.. (yada siz her ne derseniz işte.. ismin
bi önemi yok.. )
not: lilith noir’e, metne yaptığı düzeltmeler ve
katkılardan dolayı teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder